HAÇÇA ABA KİMDİR, HAYAT HİKAYESİ

HAÇÇA ABA


Hatice Apaydın…Toplum onu: “Haçça Aba” diye bilir…Rahmetli Maymununun Gazi’nin hanımı…Şu an sağ ve 96 yaşında…Eli değil, ayağı öpülesi mübarek bir pîr-i fâni…Yıllar önce her mahallenin bir bilge kişisi, yâni bilgili, olgun kişisi bulunurdu. Bu bilge kişiler o mahallenin sözcüsü, anası, babası, atası durumunda idiler…. Hastası olan, derdi olan, maddi sıkıntısı olan, geçimsizliği olan bunlara gelir ve çare arardı. Bu kendini topluma adamış kişiler de, hiç şikayet etmeden herkese yardımcı olmaya çalışırlardı.
*
Akçeşme Mahallesi’nin bilge kişisi de Gazi Amca ve hanımı Haçça Aba idi. Bunlar gece demez, gündüz demez herkese yardımcı olmaya çalışırlardı. Yetmeyeni yetirir, bitmeyeni bitirirlerdi. Makineyle dikiş dikmesini bilirdi… Bayrama yakın çok kadın, çocuğunu elinden tutup hamama götürürdü. Bu, kapısının önüne oturur; üstü başı perişan gördüğü kız çocuğunu durdurur; ölçüsünü alır; onlar hamamdan dönesiye kadar Çaputçu Basri’den aldığı kumaşla çataldonu diker ve verirdi. Haçça Aba’m çok sert ve otoriter ve çalışkan bir kadındır. Mahalleli onun sever ve sözünden hiç çıkmaz. Bugüne kadar evinde, başkasının çocuğu olan pek çok yetimi büyütmüştür.
*
LAYLON EDİK
1968 yılının bir bahar günü… Akçeşme Mahallesi’nde ağaçlar çiçek açmış fakat gene de hava soğuk… Haçça Aba’m evinin karşısındaki bahçesine finde (fide) tohumları ekerken, yoldan geçen satıcının sesiyle bahçe kapısının önüne çıkar… O gün için, renkli naylon terlikler bilinmiyor. Çok kadın ayağında, “guldur” kara lastik pabuç sürüyor. Satıcı, el arabasına doldurduğu rengarenk yeni çıkmış naylon terliklerin satışını bağırarak yapıyor. Mahalledeki kadınlar ilgiyle terlikleri inceliyorlar.
*
Haçça Aba da, merakla tezgahın başına gider. Çok kadının, terliklerde canı kaldığı halde almaya gücü yoktur. Kendisine mavi renkli bir terlik alır. Komşularından bir kadın da almak ister fakat cesaret edemez. Dokuduğu hasırın kazancından biriktirebildiği üç-beş kuruşu vardır. Haçça Aba’nın teşvikiyle ayağına ölçer ve yeşil renkli bir terlik alıp, evine sevinçle götürür.
Kadının kocası erkenden göle kamış biçmeye gitmiş ve henüz gelmemiştir. Kadın, tek odalı evlerinin ortasına kurdukları teneke sobayı, odun ve kemireyle yakar. Üzerine, etrafı isten simsiyah olmuş tencerenin içine bulgur ve mercimek koyarak pişirir. Mercimekli pilav aşı hazırdır. Üzeri birkaç yerden yamalıklı olan sofraaltını serip sofrayı kurar. Bahçeden, iki gömü pırasası çıkarıp sofraya doğrar ve kocasını beklemeye başlar.
*
Yeni aldığı terlikleri de evin başköşesine koyar. Kocasına sürpriz yapmak istemektedir. Kocası yorgun ve üşümüş bir şekilde gölden gelir. Kadın hemen karşılar ve hazırladığı iliyen (leğen) ve ıbrıkla eşinin elini yıkar. Ayağını yıkarken adamın gözü terliğe takılır. Dikkatli baktıktan sonra ne olduğunu sorar. Kadın sevinecek zannederek: “Ben aldım, yeni edik…” demesiyle birlikte, adam yerinden kalkarak sofranın üzerindeki ekmek bıçağını kapar ve eline aldığı terlikleri doğramaya başlar. Doğradığı yerde: “Orusbu mu olcan a…goduğumun karısı!” der ve bu sefer kadının üzerine saldırır. Kadın can havliyle Haçça Abagilin eve kaçar. Onlar da, sofraya oturmuş yemek yemektedirler.
Kadın; “Kurtarın!”, diye feryat ederek içeriye girer ve önü perdeli olan yüklüğe saklanır. Arkasından kocası içeri girer. Kocasını sakinleştirip sofraya oturturlar. Kadını da saklandığı yerden çıkarırlar. Haçça Aba sert bir şekilde: “Yemek bitesiye kadar kimse konuşmayacak!” der... Yemekler yenir, sinirler yatışır. Kavga konusunu anladıktan sonra erkeğe, karısının kıymetini bilmesini söyler ve tavsiyelerde bulunur. Kadına da: “Evin erkeği sever de, döver de!” diyerek onu da teselli eder. Çaylar içildikten sonra bunları mutlu bir şekilde evlerine gönderir…. Gel de şimdi bunu bugünkü kadınlara anlat!... 

N.Sait EKİCİ 

Hiç yorum yok:
Write comments

Bunlara da bakıveee × +